Bir kişinin
gerçekten “yapması gerektiğini” düşündüğü, niçin yapması gerektiğini bildiği,
nasıl yapabileceğini öğrendiği, yapmayı istediği, yapabileceğine inandığı,
yaparsa ne kazanacağını, yapmamakla ne kaybettiğini bildiği bir iş hakkında
hiçbir şey yapmadan durması, atalet halinde olduğunu gösterir.
İnsanların çoğunluğu
aslında hayatta başarılı olmak için neler yapmaları gerektiğini gayet iyi
biliyorlar. Başarılı olamadıkları için neler kaybettiklerinin, ne acılar
çektiklerinin de farkındalar. Başarılı olurlarsa neler kazanacaklarını, ne
kadar mutlu olacaklarını da biliyorlar. İsterlerse nasıl başarılı olacakları
ile ilgili de pek çok şey biliyorlar. Sorulduğunda başarılı bir insan olmayı
istediklerini de söylüyorlar. Peki, neden bu insanlar başarılı olamıyorlar?
Niye bu ülke hala “kaybedenlerin” ülkesi? Neden başarılı, mutlu ve halinden
memnun insanların genel nüfusa oranı %10 bile değil?
İnsanları durduran,
onları ellerinden gelenin en iyisini yapmaktan alıkoyan, yaşayabilecekleri en iyi
hayatı yaşamalarına engel olan şey “atalet”
halinde yaşamalarıdır.
Atalet; bir kişinin, kurumun ya da toplumun yapması
gereken bir işi gereken zamanda, yapması gereken yerde ve yapması gerektiği
gibi yapmamasıdır.
Atalet, teknik
anlamada eylemsizlik, durağanlık, hareketsizlik demektir. Gündelik dilde
tembellik, ağırkanlılık, yılgınlık, yavaşlık, hantallık gibi kelimelerle ifade
edilir. Üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi hareket etme, yumurta kapıya
gelmeden harekete geçmeme gibi deyimler ataletliler için çokça kullanılır.
Kısacası ataletliler hayatı ağır çekim filmlerdeki gibi yaşayan insanlardır.
Atalet halindeki
kişiler sürekli birilerini suçlarlar, başkalarının işlerini ne kadar kötü
yaptıklarından bahsederler, hatta o mevkie makama gelirlerse o işi ne kadar iyi
yapacaklarına dair parlak fikirleri de vardır. Ancak aynı kişilerin kendiişlerini
iyi yapmak, daha iyi yapmak için en ufak bir çabaları bile yoktur. Kendi
meslekleri ile ilgili yayınları takip etmezler, gelişmeleri izlemezler, görev
başındayken son derece isteksiz ve somurtkandırlar. “Mesai bitse de gitsek,
akşam olsa da yatsak” havasındadırlar.
Kişisel ataleti sorgulamaya bazı sorular sorarak
başlayalım: Kesin, net ve tam olarak kim olmak, neler yapmak, nasıl bir hayat
yaşamak istiyorsunuz? Bu istediğinizi ne kadar zaman içerisinde hangi bedeller
karşılığında nasıl elde edebilirsiniz? Sizin diğer insanlara göre daha iyi
yapabileceğiniz işler neler? Hedeflediğiniz şeyi kesin olarak başarabilecek
olsaydınız yarından itibaren ne yapardınız?
Neden bunları hemen şimdiden yapmaya başlamıyorsunuz? Şu anda
yaşadığınız hayattan memnun musunuz? Hak ettiğinize inandığınız bir hayatı mı
yaşıyorsunuz? Düşlediğiniz hayatı yaşamak için daha ne kadar beklemeniz
gerekiyor? Yaşamak istediğiniz hayat ile yaşadığınız hayat arasındaki farklar
neler? Kendinizde ve hayatınızda hiçbir değişiklik yapmazsanız on yıl sonra
nasıl bir hayat yaşıyor olacaksınız? Bugün yaptıklarınız beş yıl sonra sizi
nereye götürecek, siz nerede olmak istiyorsunuz? Hayatınız değişmeli ise bunu
siz yapmazsanız kim yapacak? Bugün yapmazsanız ne zaman yapacaksanız? Buradan
başlamayacaksanız nereden başlayacaksınız? “Yarın bambaşka bir insan olacağım.”
diyorsanız neden bugünden başlamıyorsunuz?
Tüm bu sorulara
derin düşünce süzgeçlerinden geçmiş yazılı cevaplar verirseniz iç
motivasyonunuz için gerekli dinamikleri harekete geçirebilirsiniz.
Ataletli olduğunuz
için harekete geçmiyor değilsiniz, harekete geçmediğiniz için ataletlisiniz.
Ataleti yenmek için yapmanız gereken tek şey kalkmak ve yapılması gerekeni
yapmaktır. Her insanın içinde tembellik kadar çalışkanlık da bulunur.
İçinizdeki çalışkan tarafı bulun ve güçlendirin.
Atalet içinde
yaşayan kişinin içinde eksik olan 3H vardır:
- Hareket
- Heyecan
- Hız
Bu üçlüye “hırs”ı da
katabilirsiniz.
Hayatta
gidebileceğiniz en ileri noktayı bir düşünün: Sizi o noktaya götürecek olan
yolu düşünün, o yolun nereden başladığını düşünün. Sizce hayatta
gidebileceğiniz en ileri noktaya sizi götürecek yol nerenden başlıyor?
Ayağınızın ucundan! Kalkın, bir şeyler yapın! Haydi başlayın!
Atalet kavramını
farkında olmak bile çoğu kez ataleti yenme sürecini başlatmaya yeter. Ataleti
tanımak ataletten kurtulmanın ilk adımıdır. Atalet kelime anlamı olarak “eylemsizlik hali” demektir. “Atıl”
kelimesi ise kullanılmayan potansiyeli yani “atıl kapasiteyi” ifade eder.
Sosyal bilimlerde atalet, eylem yeteneklerindeki zayıflığı ifade eder. Harekete
geçmeme, harekete geç geçme, ağır kanlı hareket etme gibi durumlar için
kullanılır.
Ataletli olmak ne
demektir? Ataletli olmak, atıl halde yaşamaktır. Kendi en iyi halini bulmaya,
elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmamaktır. Ataletli hayat, isteksizlik
ile yorgunluğun, tembellikle depresyonun, yavaşlık ile yılgınlığın “ortaya
karışık” halde yaşanmasıdır.
Atalet iki şekilde
karşımıza çıkar:
1. İnsanın ruhunu sararak onu eylemsizleştiren psikolojik
atalet.
2. İnsan bedenini sararak onu hantallaştıran fizyolojik
atalet.
Psikolojik atalet
neyi engeller? Düşünülmüş şeylerin pratiğe dökülmesini engeller. İnsanların
amaçlarını gerçekleştirmek için eyleme geçmelerini engeller. Yapılmış planları
uygulamak için harekete geçmeyi engeller. İşlerin sürüncemede kalarak
sonuçlanmasını engeller. Üstelik donuk ve buzlanmış bir beyin ile yorgun ve
yılgın bir ruhtan oluşan hayat kimyası içinde yaşamaya neden olur.
Fizyolojik ve
psikolojik atalet birbirini besler. Fizyolojik atalet, psikolojik atalet
yaratır. Psikolojik atalet de fizyolojik ataleti besler. Atalet döngüsü böylece
kalıcılık kazanır.
Fizyolojik Ataletle Başa Çıkma Şekilleri:
Bedenimizi kullanma
şeklimiz ile atalet arasında ciddi bir ilişki vardır. Ana beden duruşumuz neler
hissettiğimizi, neler yapacağımızı ya da yapmayacağımızı belirler. Omuzları çökmüş gözleri ayakucuna bakan,
kamburu çıkmış bir halde yaşıyorsanız yaşam yorgunu olursunuz. Bunun iki sonucu
vardır:
- Vücut kimyanız negatif salgılar yapacak ve siz
kendinizi daha da olumsuz hissedeceksiniz.
- Karşınızdakiler vücut dilinizi okuduğunda sizin
“enerjisi düşük” biri olduğunuzu düşünecektir. Bu durum, örneğin herhangi
bir iş başvurusunda size çok da yardımcı olmaz.
Fiziksel zindelik
zihinsel zindeliği yaratır. Spor fiziksel ataleti kırar. Ayrıca sağlıklı
beslenme de atalet kıran diğer bir etkendir. B ve C vitaminleri bakımından
eksik bir diyet kişide halsizlik ve yorgunluk yarattığı gibi hastalıklara karşı
da daha açık bir bünyenin oluşumuna neden olur.
Beynimizdeki Atalet Halleri:
1. Entelektüel Atalet
2. Duygusal Atalet
Entelektüel atalet,
bir kişinin zihninin donuklaşması yüzünden yeni şeyler öğrenmemesi, yeni şeyler
düşünmemesi sonucunda kapalı bir akıl ve donuk bir beyinle hayatını
sürdürmesidir. Entelektüel atalete kapılmış insanlar yeni bir şey öğrenmek
istemezler, önemli şeyler üzerine düşünmeyi sevmezler, yeni bir fikir ortaya
atmak için de çaba göstermezler. Entelektüel ataletin tipik örneği kitap
okumamaktır. Bu türden kişilerin her olaya karşı şablon cevapları ve çözümleri
vardır. Herhangi bir nedenle bilgilerini zorlayıcı durumla karşılaştıklarında
kolayca başları ağrıyıverir.
Duygusal atalet ise
bir kişinin hiçbir şey yapmak istememesi ve iş yapma heyecanını yitirmesi
halidir. Duygusal atalet yaşayan kişiler kararsız ve isteksiz bir haldedir.
Onların bu psikolojik durumu kendi kendilerini sabote etme hali olduğu için
eyleme geçemez ve hareketsiz kalırlar.
Başarı Ataleti, Amaca Ulaşmak İçin Harekete Geçmeme
Hali:
Başarı ataleti ile kastedilen
“ideallerimize ulaşmak için yapmamanız gerekenleri yapmamayı” ifade ediyoruz.
Başarı ataleti
yaşayan kişiler, hayatta başarılı olmak, ideallerindeki gibi bir hayat kurmak
için neler yapmaları gerektiğini bilirler. Bunları niçin yapmaları gerektiğini
de bilirler. İsterlerse nasıl yapabileceklerini de bilirler. Yapmamakla neler
kaybettiklerini, yaparlarsa neler kazanacaklarını da bilirler. Yapmayı
istediklerini de düşünürler ancak yine de hiçbir şey yapmazlar.
Ataletin başarılı
olma sürecindeki rolünden hareketle başarı ataletine, “yapılması gereken bir
işi yapılması gereken zamanda, yapılması gereken yerde ve yapılması gereken
şekilde yapmamak” şeklinde tanımlıyoruz.
Atalet, bir tür
başarısızlık döngüsü oluşturur. Bu döngüyü aşağıdaki şemada olduğu gibi
özetleyebiliriz:
Cehalet:
Bilinmesi gereken şeyleri bilmemek.
Gaflet:
Dikkatsizlik, dalgınlık, aymazlık, önem verilmesi gerekene önem vermemek.
Atalet: Yapılması
gerekenleri yapmamak.
Sefalet:
Yoksul, mutsuz ve sefil bir durumda olmak.
Felaket:
Krizler ve kötü olaylarla karşılaşmak.
Esaret:
Kendini yönetebilme özgürlüğünü yitirip başkalarının esiri olmak.
Cehalet gafleti,
gaflet de cehaleti getirir. Eğitimsiz kişiler neye ne kadar önem vereceklerini
doğru olarak bilemezler. Neye ne kadar önem vereceğine doğru olarak karar
veremeyen insanlar da eğitime yeterince önem veremezler.
Gaflet, ataleti
atalet de gafleti üretir. Neye ne kadar önem vermeleri gerektiğini bilmeyen
kişiler genlikle acil işleriyle ilgilenip önemli işleri sürekli ertelerler. Bu
da atalet oluşumuna neden olur. Atalet halinde yaşayan kişiler de canlarından
bezmiş halde yaşadıkları için önemli olanın ne olduğunu bile fark edecek
zihinsel ve fiziksel güce sahip değildirler.
Atalet sefaleti,
sefalet de ataleti getirir. Atalete düşmüş kişiler bir şey yapmadıkları için
gittikçe yoksulluk ve acziyet içerisine düşerler. Burada kastedilen yoksulluk
ille de parasal anlamda olmak zorunda değildir. Ruhsal yoksulluk da kişiyi en
az parasal yoksulluk kadar zorlar ve mutsuz eder. Yoksulluk ve acziyet içerisinde
yaşayan kişiler ise kendilerinde bir şeyler yapmak için güç bulamayacaklardır.
Sefalet felaketi,
felaket de sefaleti getirir. Birilerinin sefalet halinde yaşaması en çok
düşmanlarını sevindirir. Bu da felaketleri üzerine çekmesine neden olur. Aynı
şekilde art arda felaketler yaşayan kişi ya da toplumlar daha fazla sefalete
düşerler.
Felaket esareti,
esaret de felaketi getirir. Art arda felaketler yaşayıp kendi içinden kurtarıcı
çıkaramayan toplumlar ya da kendi içinden çözümler üretemeyen kişiler
bağımsızlıklarını kaybederler başka toplumların/kişilerin yönetimine açık hale
gelirler.
www.serkanozkan.com.tr www.okunlp.com
0532 492 26 20